8 Mayıs 2010 Cumartesi


AKORDU OLMAYAN BİR GİTAR GİBİ HAYATIM…


Sahnenin perdesi kapalı. Hemen hemen tüm konuklar yerlerini almış. Birkaç kişi göze çarpıyor hala ayaktalar ve yerlerine oturmaya çalışıyorlar. Fısıl fısıl konuşmalar duyuluyor. Bazılar boş boş perdeye bakıyor.

Perde arkasında ise heyecan hakim. Hafif bir telaş kokusu var. Sahnede enstrümanını alan yerine yerleşiyor. Sonunda müzisyenler hazır. Ve perde açılır. Alkışlar en büyük motivasyon unsuru. Aynı zamanda heyecan dorukta, atan kalplerin sesi mikrofonlarla salona duyuluyor sanki. Siyah, şık elbiseler giyinmiş, güzel kızlardan ilk notalar dökülüyor. Keman sesi… inanılmaz bir huzur havası… Viyolonsel de onlara arkadaşlık edince piyanonun tuşları daha fazla dayanamaz ve başlar çalmaya. Birbirinden hoş yaylılara piyonun asaleti eklenir. Zamanının geldiğini anlayan nefesler yan flütleri üfler. O nefesler hiç tükenmez konser boyunca. Birden davul sesleri duyulur. Nasıl da kendinden emin bağırır notaları. Bu güzelim ahenkin ortasında bir gitar sesi… Telleri tek tek çalınır. Fakat o da ne?! Akordu yok! Parmaklar bir an duraklar, korkar dinleyenler anladı diye. Boşuna bir korku mudur yoksa bu? Tabii ya sabırlı üflemeliler, birbirinden güzel yaylılar, güçlü vurmalılar ve asil piyanonun notaları havada dolaşıyorken bu akortsuz gitar kimsenin dikkatini çekmez.

Konser biter, seyirci selamlanır. Gitarın akordunu yapsam mı diye düşünür sahibi. Sonra vazgeçer. Zaten konser bitmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder