14 Temmuz 2010 Çarşamba

SÖZLÜĞÜMDEKİ HAYALİ KELİME: UMUT

Elimde bir tek gerçeğim var. Onun çevresinde ise binlerce hayal… matematik sorusu misali… Gerçekler kümesinin alt küme sayısı olan düşlerim! Hayat da bir sınavmış zaten. Bul bakalım alt kümeleri diyor soruda. O kadar soruyu cevapla bu soruda takıl! Olacak şey değil. Oluyor işte. Bir tane gerçeğe o kadar hayal sığmıyor!

Umut dediğimiz o kelime her zaman sözlüğümüzde bulunmuyor. Aç ’u’ harfini bak bakalım; uçuk, ufuk, uğur, ukde… derken o da ne?! Umut yok! Bir bakıyorsunuz ‘unut’a gelmiş sayfalar. Unutmanın anlamına bakmaya gerek yok. Zaten her pes ettiğimizde tekrar tekrar hatırlıyoruz unutmayı da vazgeçmeyi de.

İnsan hayal ettiği sürece yaşar. Tamam ama hayal ettikçe de yaşamının çekilmez yönlerini daha net görür. Gördükçe sıkılır ; sıkıldıkça vazgeçer; vazgeçtikçe başa döner. Lanet bir kısır döngü! Hayal etmek, yapamamak, aynı yerde saymak, gerçeğe dönmek sonra öyle yaşamayıp tekrar hayal etmek.

Bunların farkında olan ben hayaller kurmuyor muyum? Hem de en renklisinden hayallerim var. Onlarca senaryom, binlerce repliğim var. Uzadıkça uzayan 4-5 sezonu bulan diziler gibi… Bir de bu yazarlığımı gece yatağıma yatınca kullanıyorsam hemen arkasından gelen rüyalarım yönetmen sorunumu da çözüyor. Ne güzel olmuş diyorum dizim. Uyanıp gerçeklerle yüzleşince de senaryomdan farklı hayatıma söyleniyorum. Gerçeğe alıştıkça da akşamki yeni bölümü tekrar heyecanla beklemeye başlıyorum. Ben bu döngüyü hep yaşıyorum. Ve mümkünse hep yaşamak istiyorum zira sözlüğümdeki ‘umut’ sözcüğünü ancak böyle bulabiliyorum!